“Çocuklarınızı çokça öpün! Her öpücük karşılığında cennette bir derece alacaksınız.Hz. Muhammed (s.a.v.)
Lilypie Kids Birthday tickers

27 Aralık 2010 Pazartesi

T-Shirt katlama aleti yapımı

Benim için  çamaşırları düzgün  katlamak önemli.  Sadece koli kartonu ve koli bandı kullanılarak yapılan  bu çalışma tam benlik.Ayrıntılı olarak buradan  nasıl yapıldığını izleyebilirsiniz

22 Aralık 2010 Çarşamba

MUHTEŞEM YÜZYIL da anlatılmak istenen ne


Show tv de yayınlanacak olan güya tarihimizi ,ecdadımızı anlatan diziyi kınıyorum.Neden mi fragmanın her sahnesi ahlaksızlıkla dolu, açık saçık kadınlarla reyting yapma planları bırakın bunları yeter!! böylemiydik biz ne hale getirildik çok yazık....Resmen rezillik ya........Çocuklarımız   böyle flimlerlemi tarihimizi tanıyacak.Manevi değerlerimiz ön planda tutulması gerekirdi.
 O Kanuni  Sultan Süleyman ki  Meyve ağaçlarını sarınca karınca,Günah var mı karıncayı kırınca?
diye ince düşünen birisi..O ki fetvasız  adım atmayan birisi......
 Bizim ecdadımız Peygamber sevdalısı ... Ordusunun önünde giderken atından inip bir yolu yaya gitmiş,kendisine neden böyle yaptığı sorulunca önümde Resulullah yürürken ben nasıl at üstünde giderim diyen bir maneviyat sultanı......
Kânûnî Sultan Süleymân Hân 1566 (H.974) senesinde vefat edince, cenaze namazını Ebüssü'ûd Efendi kıldırdı. Kılınan cenâze namazından sonra Kânûnî'nin hayatta iken yaptırdığı Süleymaniye Câmii bahçesindeki türbesine gelindi. Cenâze kabre konuldu. Bu sırada bir çekmece getirilip kabre konulmak istendi. Şeyhülislâm Ebüssü'ûd Efendi müdâhale etti. Çekmecenin niçin konulduğunu, dînimizde kıymetli bir şeyin cenâzeyle gömülmesinin mümkün olmadığını söyledi. Sultan Süleymân Hanın, vefâtından bir gün önce vasiyet edip bu çekmecenin kendisi ile gömülmesini istediğini bildirdiler. Ebüssü'ûd Efendi, mutlaka içindekilerin görülmesi gerektiğini, kıymetli bir şey varsa gömülemeyeceğini söyledi. Çekmece Ebüssü'ûd Efendiye verilirken, elden kayıp düştü ve içindekiler döküldü. Kâğıtların her birinde bir fetvâ ve altında şeyhülislâmın imzâsı vardı. Ebüssü'ûd Efendi, yazıların altında kendi imzâsını görünce; "Ey Süleymân! Sen kendini kurtardın ama, biz ne yapacağız?" diyerek ağlamaya başladı. Kânûnî Sultan Süleymân Han, yapacağı her işi şeyhülislâma sormuş ve aldığı fetvâya göre hareket etmişti. Delîl olarak da, aldığı fetvâların yanında gömülmesini vasiyet etmişti

Tamam Osmanlıda cariye vardı ama bu flim de resmen karı kız düşkünü sapık birisi olarak anlatılmaya çalışılmış.Bundan çok rahatsız oldum.Kanuni Sultan Süleyman bu şekilde tanıtılmaya çalışılıyor.Bu diznin amacı ne .Bizim ecdadımız bu  duygularlamı  7 cihana ün salımış,adelet götürmüş,dinimizi yaymış.
Evet Hürrem Sultana aşkı var ama bu  şekilde anlatılamaz.
Ask,entrika, ihtiras, ihanet, yalan, dolan vs vs vs benim fragmandan anladığım böyle bir dizi olacak ben isterdim ki o zamanki halkı anlatan yaşamı anlatan kazanılan veya kaybedilen zaferleri anlatan bir dizi olsun kanuninin kanuna adalete nasıl önem verdiğini anlatan bir dizi olsun. bıktık artık zengin ağalık dizilerinden zengin holdinglerin olduğu dizilerden. bir yapımcıda cıksın herkesin yapmadığı farklı bir konu içeren dizi yapsın.Manevi değerlerimizden yoksun olmasın  (ALINTIDIR. Bende aynen katılıyorum.)

21 Aralık 2010 Salı

Haydi Çocuklar Uykuya

Karakuzumun en sevdiği ve sürekli oynadığı bebekleri bunlar.(benim torunlar:))Nisa Nur,Ayşe ve Muhammed ile tam 6 kişik bir aileyiz.Nisa Nur için küçük bebek kıyafetlerinden kıyafet çantamız  da var.Kendisi Tv izlerken bebeklerde tv izleme kodundadır.Görüldüğü üzere kumanda onlarda :)


Daha sonra yatma saati geldiğinde onlara masal kitabımızdan bir sayfa açar sanki okuyormuşçasına neler neler anlatır.. Artık hepsi uyumuştur.Üzerleri de  üşümesin  diye örtülür..Bu arada barbi bebeklerimizde unutmamak lazım değil mi?
 Artık sıra geldi Karakuzuya 21.30'da  kocaman gözüyle  çocukları uykuya çağıran sevimli tele  logosu  çıkar çıkmaz doğru dişler fırçalanıp yatağa yatılıyor. Çok beğendim bu uygulamayı Karakuzuda etkili oldu.Adile Naşit teyzemin yerini tutmaz  ama Bu arada   televizyonun Haydi Çocuklar Uykuya  demesiyle yatağa yatan çocuklar da televizyon Günaydın demediği için yataktan kalkmak istemeyenler de olmuş.:)
Bu arada  yaseminkaleve ne kadar güzel örmüş. Çok beğendim. Ellerine sağlık...

20 Aralık 2010 Pazartesi

Çok sinirlendim çok......

Bir şirkette Halkla İlişkiler bölümünde çalıştığımdan bahsetmiştim. Biraz önec görüşme yaptığım bir müşteriyle  telefonda anlaşamadık. Şahsıma sen Kürtmüsün dedi telefonu yüzüme kapattı.  O kadar sinirlendim ki  bu konunun Kürtlükle  alakası ne . Kardeşim sen Türkçe bilmiyormuşun   derdimi anlatamadım dese hiç zoruma gitmezdi. Kayıtlardan  yurt dışı  telefonunu buldum  aradım açmadı tekar aradım açmadı .Bu sefer Türkiye cep telefonunu aradım ve sonunda kendisine ulaştım..Yaptığının terbiyesizlik olduğunu söyledim   ve bu sefer ben onun yüzüne kapattım.Zaten telefondada Mehter Marşı  çalıyordu. Soyadıda Kurt idi. Ben Türk'üm ve Yörüğüm.Kürt'te olabilirdim. Kürt olmak  kötü bi şeymi. ?
Türk olmak ,Arap olmak  seçme şansımızın olmadığı doğduğumuzda kazandığımız kimliklerimiz değilmi ?
Ben Ünv Erzurum da okudum. Ordaki sözde Ülkücülerin  Kürt arkadaşları  dışladıklarına bizzat şahit oldum.
Şu an o kadar sinirliyimdi . Kürtleri anlıyorum .Kürtler ayaklanır tabi siz böyle ırkçılık yaparsanız Sen kimsin de kardeşim benim  Milliyetçi  duygularımı hiç alakası olmayan konulara karıştırıyorsun. Dediğim gibi Yörüğüm  ama Kürt' te  alabilirdim bunuda rahatça söylerdim
Acaba siz Ülkücülere  öldüğünüzde önce Türk olduğunuz için ayrıcalık mı tanınacak. Nizam-ı Alemci'leri(BBP)bu konunu dışında tutuyorum.
Bizler Arap olan Rabbimizin yeri göğü onun yüzü suyu hürmetine yarattım dediği Peygamberin.MUHAMMED(S.A.V ) ümmetiyiz.Söylediğimiz sözlerden de mesulüz. Rabbim ıslah eylesin kardeşim senin gibi ırkçılık yapanları.

18 Aralık 2010 Cumartesi

Karakuzumun oklavasından:)

Bu hafta  biraz rahatsız olduğumdan evdeydim. Karakuzumunda hoşuna gitti bu. Servisine ben uğurlayıp ikindinde ben karşılayınca nasıl mutluydu.İlk başlarda  anaokuluna hiç alışamayacak sanmıştım .Şükür her şey yoluna girdi..Hamurla uğraşmayı sevdiği için beraber poğaça yaptık. Ertesi günde artan hamurumuzu yine o oyalansın diye verdim eline oklavayı.Nasıl mutlu oldu anlatamam. Arada çok kenarı olan ekmeklerimiz  de oldu tabi. Sonra sıcak minik  ekmeklerimizi bir güzel yağlayıp peynir ve çayla afiyetle yedik.

17 Aralık 2010 Cuma

Fırça deyip geçmeyin


Fırça deyip hemen geçmeyin, günlük hayatımızda çok yönlü yer alan bir eşya. elbisemiz için elbise fırçası, ayakkabımız için ayakkabı fırçası, sakal tıraşımız için sakal fırçası, saç tıraşımız için berber fırçası, badana için badana fırçası, yağlı boyamız için boya fırçası, ev temizliği için temizlik fırçası, hamur işlerimizin yüzlerine yağ ve yumurta sürmek icin yağlama fırçası, hanımlar için rimel fırçası, oje fırçası….
Ülkemizde firça üretimi için at kılı, keçi kılı, sansar kılı, plastik lifler ve maalesef çogunlukta ise domuz kılı kullanılmaktadir.
Fuara katılan ve Müsluman olduklarını ifade eden, bazı firça üretici firmaların yetkilileri ile yaptığımız görüsmeleri özetlersek:
- Diş firçalari çoğunlukla plastik elyaftan yapılıyormuş.
- Badana fırçaları çogunluk at kılından yapılıyormuş.
- Sakal tıraş fırçaları, elbise fırçaları, ayakkabı firçaları, berberlerin kullandığı fırçalar hem domuz kılından hem de baska hayvanın kılından yapılıyormuş
- Ama yağlı boya fırçalarının tamamı domuz kılından üretiliyormuş.
Bilhassa hamur işlerinde evlerimizde ve iş yerlerimizde kullanılan yağlama fırçalarinda durum daha vahim. Çünki domuz kılı ekmeğimizin, pidemizin, lahmacunumuzun, pogaça, simit ve böreklerimizin üzerinde dolaşıyor! Bu maksat için, bu müslüman üreticiler(!) hem plastikten hem de domuz kılından yaglama firçalari imal ediyorlarmış. Bu malları müşterilerine satarken ikaz ediyorlarmış, ancak çoğu pideciler, lahmacuncular, fırıncılar plastik fırça yerine daha cok dayandığı(!) icin domuz kılından yapılmış yağlama fırçalarını tercih ediyorlarmiş.
Yağlı boya fırçalarına gelince, firma yetkilileri, dünyada başka alternatifinin olmadığını iddia etseler de, bu iddiaya inanmak mümkün degil. Bize göre, bunun mutlaka helal bir alternatifi olmalı. Allah(cc)’ın bizatihi necis olduğunu bildirdiği bir hayvanın kılına bizi mahkum etmesi mümkün olabilir mi? Asla!...Bunu aklımızdan geçirmemiz bile abes olur, bizi vabale sokar. 502 Gümrük tarife numarası “Evcil veya yaban domuz kıllari vs…” faslından yurdumuza getirtilen domuz kıllarının miktarı her yıl 500-600 ton civarındadır ve yaklaşık 3-4 milyon ABD dolari ödenmektedir. Büyük çoğunluğunun ithal edildiği ülke ise Çin’dir.
Çin Malı ürünler alırken dikkat edelim. Hatta hiç almayalım.Üzerinde hangi neden  yapılığı yazılmayan ürünler almayalım.Ürünün mutlaka etiketi olsun.
NE YAPACAGIZ?
Olayın vahameti ortada. Bu durumda Müsluman tüketici ne yapmalıdır?Herzaman ifade ettiğimiz gibi bu konuda da teklifimiz, önce sorgulamak, sonra güven vermeyen ürün , üretici ve satıcıları BOYKOT etmek. Sorgulamaya önce kendimizden ve evimizden başlamalıyız. Elbise fırçamızdan, ayakkabı fırçamıza, temizlik fırçamızdan tıraş fırçamıza, hamur yağlama fırçamızdan diş, rimel, oje ve diğer tuvalet fırçamıza kadar bütün şüphelendiğimiz fırçalarımızdan kurtulmalıyız. Bunun için, bu eşyalarımızdan birer kıl kopartalım ve kibritle ucundan yakalım.Yanan kısım, yanmayan kısmın tepesinde bir topak olusturur. Bu kısmı parmaklarımız arasında ufalamaya çalıştığımızda ufalanmıyorsa bu kıl plastiktir, ufalanıp dağılıyorsa bu kıl da hayvan kılı demektir. Domuz derisinden yapuılan çantalar ayakkabılar incelendiğinde   derinin gözenek gözenek olduğu dikkat çeker.Bu temizlikten sonra fırıncımızı, pidecimizi, lahmacuncumuzu, berberimizi, satıcılarımızı, üreticilerimizi sorgulamalıyız. Sorgulamalarımız sonucunda geçer not almayan ürün, üretici ve satıcıları BOYKOT etmeliyiz. İlgili Bakanlıklara mesajlar göndermeliyiz. Ürün etiketlerinde hangi hayvan kökenli ise o hayvanın isminin belirtilmesini talep etmeliyiz. Bu bizim insan olarak en temel, en doğal hakkımızdır. Kim olursa olsun, hiçbir kimse bizi bilgimizin dışında aldatmaya ve gerçekleri gizlemeye hakkı yoktur. Şunu unutmayalım ki Hak verilmez, ancak Hak alınır. Tüketici Haklarımıza sahip çıkalım ve Haklarımızı almaya çalışalım. Bu sorumluluğumuzu yerine getirmediğimiz zaman da çevremizdeki bu olumsuzluklardan şikayet etmeye hakkımızın olmadığını da kabul edelim.İlgili Bakanlıklar;

SANAYI VE TICARET BAKANLIGITelefon: 286 03 65 Özel Kalem Büro Fax: 286 53 25 E-Posta:webmaster@sanayi.gov.tr
TARIM VE KÖYISLERI BAKANLIGI 0 312 ) 418 58 93 - 419 16 77 – 418 19 62 – 417 89 36 – 419 16 81 Faks: ( 0 312 ) 419 16 80 – 417 71 68

Mesaj Örneği:
Sayın Yetkili,
Aldığımız bilgilere göre, ülkemizde üretilen firçalarda domuz kılının yaygın olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ülkemiz büyük çoğunluğu Müslüman olan bir nüfusa sahiptir. Bir Müslüman olarak bilgimin dışında inancıma uymayan bir ürünün üretilip bana satılmasi kabul edilemez. Bu açıkca bir aldatmadır. Temel insan haklarına aykırıdır. Medeni üretici - tüketici ilişkilerine de ters bir durumdur. Bu durumu protesto ediyorum. Bundan böyle, ürün etiketinde köken bilgileri olmayan ürünleri BOYKOT ediyorum.
Saygilarimla
Bilinçli Müslüman Tüketici
DOMUZ DERİSİNDEN MAMUL GİYİM ve DİĞER EŞYALARIN HÜKMÜ
Soru: Domuz derisinden kıyafetler giyinmek ve diğer eşyaları kullanmak caizmidir?Bazı hayvanlar vardır ki, onların ne eti ne derisi ne de herhangi bir uzvundan istifade mümkün değildir. İmam Şafii bu sınıfta domuz ve köpeği sayar. Ne surette olursa olsun hiçbir yeri kullanılamaz.
Ebu Hanife için sadece domuz aynı konumdadır. Şer’i ölçüler içinde öldürülse, derisi tabaklansa bile yine de kullanılmaz. Çünkü o, bizzat necis bir hayvandır. Hanefi mezhebine göre domuz, Müslümanlar arasında alınıp–satılamaz ve onun hiçbir şeyinden istifade edilemez. Evet, domuz derisi dibagatla temiz olmaz. Çünkü ölü olsun, diri olsun domuzun bütün cüzleri ve eczaları ile bizzatihî necistir. Temizlenmeyi kabul etmez. Bir kimse üzerinde bir dirhemden fazla domuz kılı olduğu halde namaz kılmış olsa, namazı caiz olmaz. Az suya domuz kılı düşse suyu necis yapar. Bu manada domuz derisinden yapılan elbise, çanta ayakkabı, eldiven; kıllarından yapılmış her türlü fırçalar; kimyasal değişime tabi tutulmuş veya tutulmamış domuzun cüz ve eczasından elde edilmiş her nevi katkı maddesi ve bu maddelerin katılması ile üretilmiş her türlü gıda, ilaç ve kozmetik ürünleri tüketmek, üretmek, satmak caiz olmaz. Bu eylemlerde bulunanlar haram işlemiş olur. Allah(cc) en iyisini bilir.
Kaynakça:
1. İbn-i abidin 1.Cilt Taharet babı Sayfa 308-310
2. Cevaplar.org - Ali İhsan Er
Kaynak : http://www.gidaraporu.com/gida_domuz-kili-fircalar.htm

Hayırlı Cumalar

Humeyra Cami, Dubai, BAE

Konu : Af Ve Mağfiret Hakkında
Ravi : Ebu Hüreyre

Hadis : Resulullah (sav) buyurdular ki: "Beni İsrail`de birbirine zıd maksad güden iki kişi vardı: Biri günahkardı diğeri de ibadette gayret gösteriyordu. Abid olan diğerine günah işlerken rastlardı da: "Vazgeç!" derdi. Bir gün, yine onu günah üzerinde yakaladı. Yine, "vazgeç" dedi. Öbürü: "Beni Allah`la başbaşa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?" dedi. Öbürü: "Vallahi Allah seni mağfiret etmez. Veya: "Allah seni cennetine koymaz!" dedi. Bunun üzerine Allah ikisininde ruhlarını kabzetti. Bunlar Rabbülaleminin huzurunda bir araya geldiler. Allah Teala Hazretleri ibadette gayret edene: "Sen benim elimdekine kadir misin?" dedi. Günahkara da dönerek: "Git, rahmetimle cennete gir!" buyurdu. Diğeri için de: "Bunu ateşe götürün" emretti. Ebu Hüreyre (ra) der ki: "(Adamcağız Allah`ın gadabına dokunan münasebetsiz) bir kelime konuştu, bu kelime dünyasını da, ahiretini de heba etti."

10 Aralık 2010 Cuma

Yumurtalı çiğ köfte ve kakaolu puding


Bu öğlen arasında iş yerinin hemen karşısında oturan Havva arkadaşımızda kendi çapımızda bir saatlik bir süreye sığacak şekilde ziyafet verdik. Zaman çok azdı bu nedenle hepimiz bir yerden işe koyulduk. Birimiz hemen tatlıya koyuldu. (Bu birimiz Tuba oluyor. Tatlı onun için her şeyden önce geliyor).Sarımsakları ben ve Perihan ,Celile  de soğanları ve maydanozu doğradı. Havva2 marul ve yeşilliklerle ilgilendi. Malzemeler hazır olunca da iş Perihan'a kaldı. Fikir ondan çıkmıştı . Yumurtalı köfte ilk başta bana sevebileceğim bi şey gibi gelmedi... Ama severek yedim..Bu kadar iş bölümü olunca 30 dk her şey hazırdı. Evsahibi de çayımızı hazırladı..Yarım saattede hem yedik hem çay içtik.Bu arada ev sahibinin o kadar süslü tabakları vardı ki bayıldım..:) Fotoğraf çekmeyi unutunca da artan köftelerden anca bu kadar resimleyebildim:)

Malzemeler
  • 8 çay bardağı köftelik bulgur
  • iki orta boy kuru soğan
  • yarım su bardağından biraz fazla isot
  • 3 yumurta
  •  bir bağın 3 te biri kadar yeşil soğan
  • tepeleme yarım yemek kaşığı domates salçası
  • yarım yemek kaşığı biber salçası
  • yarım demet maydanoz
  • bir baş sarımsak
  • tuz ve zeytinyağı
Perihan arkadamın kaleminden anlatımı:
Düğüler kısır gibi ıslatılır, yarım su bardağından biraz fazla olan isotumuzun üzeri zeytin yağı doldurarak ıslatılmaya bırakılır, kuru soğanlar ve bir baş sarımsak çok çok küçük şekilde doğranır, düğüler, salça ve yağda biraz dinlenmiş olan isotumuzla yoğrulur, kuru soğanla sarımsakta karışımımıza ilave edilip, yarım su bard.ak soğuk su ile iyice yoğurulur.Yoğrulmuş karışım 10 -15 dk. dinlendirilebilir.
ince ince kıyılmış maydanoz ve yeşil soğan karışımın üzerine konulur, diğer taraftan 3 yumurta çırpılır zeytinyağında iyice pişirilen  sıcak yumurta  dökülüp tekrar yoğrulur.En sonda yeşillikler de  karışıma ilave edilip.köfte şeklinde sıkılıp afiyetle yenir.
(Eline diline sağlık arkadaşım.Gerçekten güzeldi.)

    Malzemeler(Tuba arkadaşımızdan puding tarifi)
  • 5 tepeleme yemek kaşığı un 
  •  tereyağı
  • 7 bardak süt dökülüyordu
  • 3.5 yemek kaşığı kakao
  • 1 su bardak şeker konup
Un ve tereyağı biraz kavrulur.Daha sonra süt .kakao ve şeker ilave edilir.Göz göz olana kadar ocakta karıştırılır. Daha sonra soğuduktan sonra bilendırda iyice çırpılır.Afiyetle  beş dakikada yenir.:)
Bu kadar şeyi hızlı hızlı götürünce de böyle mide zafiyeti çekilir:(
Emeği geçen bütün arkadaşlara özelliklede  ev sahibine  çok
TEŞEKKÜR

    Hayırlı Cumalar

    Mescid-i Haram, Mekke, Suudi Arabistan
    *******
    ...Ebu Hüreyre (Radiyallahü anh)'den rivayet edildiğine göre Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

    "Kim bir müslümandan dünya kederlerinden bir keder giderirse Allah ondan ahiret günü kederlerinden bir keder giderecektir. Kim de müslümanı örterse Allah onu dünya ve ahirette örtecektir. Ve kim bir fakir borçluya kolaylık gösterirse, Allah ona dünyada ve ahirette kolaylık gösterecektir. Kul, (din) kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da onun yardımcısıdır. Kim bir yola giderek onda ilim ararsa, bu çalışması sebebi ile Allah ona Cennet'e giden bir yolu kolaylaştıracaktır. Allah'ın evlerinden birisinde toplanıp Kur'an okuyarak onu birbirlerine öğreten her cemaatı melekler ziyaret eder, onların etrafından dönerler, o toplumun üzerine iç huzuru ve rahatı iner, ilahi rahmet onları kaplar, katında bulunan melekler yanında Allah onları (övgü ile) anar. Ameli yüzünden geri kalan bir kimse nesebi (nin şerefi) ile sür'at alamaz."
    (İbni Mace/ 1. cilt/ syf.389)

    9 Aralık 2010 Perşembe

    Bu Halıda Namaz Kılmak Yasak!

    Merinos Halı'nın sahibi İbrahim Erdemoğlu : Cuma namazları dahi olsa hiçbir şekilde çalışanlara namaza izin vermem.
    Erdemoğlu Holding'in bünyesinde faaliyet gösteren ünlü halı markası Merinos'un Gaziantep'te bulunan fabrikasında namaza izin verilmiyor.
    1 milyon 50 bin metrekare üzerinde 240 bin metrekare kapalı alana sahip olan fabrikada, küçük bir mescit bile bulunmuyor. Yaklaşık 2 bin kişinin çalıştığı fabrikada namaz kılmak isteyen işçiler yetkililer tarafından rahatsız edildiklerini söylerken, iş saatlerinde kesinlikle namaz kılmadıklarını, öğlen paydosları gibi aralarda ise namazlarını dolapların bulunduğu bölüm veya merdiven altlarında kılmalarına rağmen rahatsız edildiklerini söylüyorlar.
    İşçiler, namaz ibadetlerini rahat bir şekilde yapmak istediklerini belirterek, Erdemoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu'nun fabrikaya mescit yapmasını istiyor.

    BORLU: ÇALIŞMAK EN GÜZEL İBADETTİR
    Merinos Halı İşletme Grup Yöneticisi Şahin Borlu konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, iş saatinde namaz kılan işçilere müsaade etmediklerini söyledi. Erdemoğlu Holding'in yönetim kurulunun aldığı kararla işçinin iş saatinde makinesinin başında durması gerektiğini ifade eden Şahin Borlu, Cuma namazı için de aynı kuralların geçerli olduğunu vurguladı. Borlu, “İşyerinde verim esastır. Çalışmak en güzel ibadettir mantığıyla böyle bir karar alınmıştır” dedi.

    İBRAHİM ERDEMOĞLU: NAMAZA İZİN VERMİYORUZ
    Merinos Halı'nın sahibi, Erdemoğlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Erdemoğlu, Merinos Halı Fabrikası'nda mescit olmadığını kabul etti.
    İşçilerin iş saatlerinde makinenin başından ayrılamayacağını ve namazlarının engellendiğini de doğrulayan İbrahim Erdemoğlu, prensipleri itibariyle inançların kesinlikle işletme içerisine yansımasını istemediklerini kaydetti.Erdemoğlu; “İbadetler kesinlikle işletme dışında olur. İşletme bir ibadethane değildir. İşletmede inanç olmaz. İşletmede iş yapılır” dedi.

    BOYKOTA İHTİMAL VERMİYOR
    Namaza gösterilen hoşgörüsüzlükleri sebebiyle Merinos Halı'ya boykot başlatılacağına ihtimal vermediğini söyleyen Erdemoğlu, Cuma namazları dahi olsa hiçbir şekilde namaza izin vermediklerini belirtti.

    Kaynak: Habervaktim

    8 Aralık 2010 Çarşamba

    Çantamı taktım koluma:)


    Karakuzumun Çantası

    Çantamı taktım koluma. Çıktım bağdat yoluna.
    Ben bir subay beklerken. Kasapta çıktı karşıma.
    Ayakkabım toz atar. Kasap bana laf atar ...
    Ben istemem kasabı.Et kokar her yanı

    Çantamı taktım koluma. Çıktım bağdat yoluna.
    Ben bir subay beklerken. Çöpçü de çıktı karşıma
    Ayakkabım toz atar.Çöpçü bana göz atar
    Gözün kör olsun çöpçü.Elalem bize bakar.

     Çantamı taktım koluma.Çıktım Bağdat yoluna
    Ben bir subay beklerkenDoktor da çıktı karşıma
    Ayakkabım toz atar.Doktor bana laf atar
    Ben istemem doktoru.Hastası bırakmaz onu

    Çantamı taktım koluma.Çıktım Bağdat yoluna
    Ben bir subay beklerken.Aşçı da çıktı karşıma
    Ayakkabım toz atar.Aşçı göz atar
    Ben istemem aşçıyı.Soğan kokar her yanı

     Çantamı taktım koluma.Çıktım Bağdat yoluna
    Ben bir subay beklerken.Subay da çıktı karşıma
    Subay da yanmış aşkıma........

    Origami




    Yukardaki katlama  şekillerine bakarak yaptığım çalışma .Gerçekten çok eğlenceli.

    7 Aralık 2010 Salı

    Bakkal

    Karakuzu annesine bir bilmece sorar:
    -Anneciğim insanların bakakaldığı yer neresidir?
    Annesi düşünür, düşünür hmmm .
    -Gökyüzü mü?
    -Hayır....
    -Yıldızlarmı
    -Hayır
    -marketler mi?
    -Hayır
    -Nedir sen söyle bilemedim.
    -BAKKAL
    Cevap çok  hoşuma gitti. Biraz daha düşünseymişim  cevaba baya  yaklaşmışken:)))

    Kartondan beşik


    Bunu görünce  bende Karakuzunun (oyuncak )çocuklarına yapmalıyım dedim.Karakuzuyu evde 3 çocuk bekler.Nisanur,Ayşe ve Muhammed .Bizim beşik biraz geniş olmalı.Aslında kartondan ranza bile yapılabilir.3çocuk için evet evet  en iyisi ranza yapmak. En kısa zamanda yapılacaklar listeme alındı.

    Ayrıntılar için tık  

    Her gün okunacak dualarınız olsun


    Dua sadece sıkıntılı ve zor anlarda hatırlanan bir ibadet olmamalı. Dua kulluğun bir parçası, Müslüman'ın hayatının her anında dilinde ve gönlünde olması gereken bir ibadet. Prof. Dr. Davut Aydüz, her Müslüman'ın her gün devamlı okuyacağı duaları olması gerektiğini söylüyor.
    Dua, ibadetin özü, kulluğun bir parçasıdır. Sürekli yapılması gereken bir ibadettir. Ancak birçoğumuz duayı sıkıntı ve zor zamanlarda hatırlar veya genellikle namaz sonuna sıkıştırır. Kişinin acizliğinin şuuruna vararak hem rahatlıkta hem de zorlukta Allah'tan yardım istemesi gerektiğini ifade eden Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Davut Aydüz, her Müslüman'ın her gün devamlı okuyacağı duaları olmasını söylüyor. Aydüz, boş kalınan her an dudakların devamlı dua ile kıpırdaması gerektiğini belirtiyor.
    Allah (cc), Furkan Suresi'nde 'Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var' buyurarak duanın önemini kullarına hatırlatıyor. Dua eden kişiyi Allah'ın rahmetinin kuşattığını dile getiren Aydüz, canlı ve zinde kalabilmek, dinî şevk ve heyecanın devamı için duanın çok önemli olduğunu söylüyor. Aydüz, "Bir Müslüman'ın, sadece belâ ve musibet anlarında dua edip, daha sonra duayı terk etmesi doğru değildir. Bu durum, Kur'ân-ı Kerim'de anlatılan kâfirlerin durumuna benzemektedir. Kâfirler, sıkıntıya düşünce yana yakıla Allah'a kendilerini kurtarması için dua ettikleri halde, sıkıntı geçince Allah'a duayı terk ettikleri gibi, O'na şirk koşmaya başlar. Bir Müslüman olarak biz de aynı duruma düşmemeliyiz. Biz günlük dualarımızı okur ve devam edersek Kur'an'da anlatılan kâfirlere benzememiş oluruz." diyor. Aydüz, sıkıntısız ve tasasız zamanlarda yapılan duaların dar durumda yapılan duanın kabulünü kolaylaştırdığını söylüyor. Aydüz, "Bazen öyle kazalar oluyor ki hurda yığını haline gelen otomobil veya otobüsün içinden burnu bile kanamadan insanlar çıkıyor. Bu tür kazalardan hiçbir yara almadan kurtulmanın temelinde bazı hayırlı işler ve günlük yapılan dualar var. Ferah zamanlarda yapılan iyilikler ve dualar zor zamanlarda fayda verir. Allah yardım elini uzatır." şeklinde konuşuyor.
    Allah Resulü'nün dudaklarından duanın hiç eksik olmadığını ve hayat tarzına dönüştüğünü söyleyen Aydüz'e göre her Müslüman'ın her gün devamlı okuyacağı duaları olmalı. Dua için ayıracağı bir zamanı olmalı ve bu konuda hiçbir mazeret ileri sürmemeli. 'İşlerim çok yoğun, eve geç ve yorgun olarak geliyorum, hiç zamanım olmuyor' gibi mazeretlerin arkasına sığınmamalı. Bir bardak çay için saatler harcamak yerine birkaç dakika da olsa günlük dua okunmalı ve yapılmalı.

    YAZININ TAMAMINI  OKUMAK İÇİN   BURAYA  TIKLAYINIZ

    6 Aralık 2010 Pazartesi

    Karakuzunun yüzükleri

     Son zamanlarda büyük gösterişli yüzüklere takmış durumdayız.Mavi  yüzüğümüz teyzemizden ,diğeride Özlem  ablamızdan .Sakın sizde de görmesin hemen  hediye etmek zorunda kalısınız:)

     Maalesef süslüyüz biraz

    Mutlu Yıllar Hamza

    Dün sevgili Hamarat Komşumun yakışıklı oğlunun 2.yaş gününü kutladık.Karakuzumdan Hamza'ya hediye olarak  bir resim yapmasını istedim. Renk renk kalpler çıktı ortaya.. Bizim sevdiklerimize verecek kadar  kalbimiz çok.:)
    Hamzacığım daha nice yaşlarını birlikte kutlarız inşallah..

    Hilalciğim neler hazırlamış neler,Hepsi birbirinden lezzetliydi.Ellerine sağlık..Neden fotoğraf çekmedim dedim şimdi...Karakuzum su böreğine,  bende yaş pastadan sonra   Aslıhan'ın Urfa salçasıyla yaptığı kısıra bayıldım.Müthiş bi şeydi...Bak yine canım çekti.......Hilalciğim sana şaşıyorum nerden buluyorsun bu kadar zamanı .Maşallah her yer uğur böceğiydi.
    Hamzacğım  ömrün uğur böceği  tadında geçsin. Gittiğin her yere uğur  ver.Rabbim yeni yaşını hayırlı kılsın.Sağlıklı uzun ömürler versin.


    Bu örgü yelek te benim hediyem.Güle gül kullan Hamzacığım..Hilalciğim bilirsin Hamza  ismini Hz Hamza'dan dolayı   ben çok seviyorum. Rabbim hayırlısıyla   inşallah  bir erkek çocuk nasip ederde adı  Muhammed Hamza olur.. Karakuzumda o kadar benimsediki kullanmak istemediği bir eşyasını "Anneciğim bu Hamza'nın olsun "diye söyler.Henüz bir Hamzamız yok ama şimdiden ailemizin 4 üyesi gibi.:)

    2 Aralık 2010 Perşembe

    Kiraz Çekirdeği Yastığı

    
    Kiraz yastığını daha öncede de okumuştum ama bu gün sevgili Evrenin sayfasında tekrar karşılaşınca biraz araştırma yaptım.Çok ilginç ve bir o kadarda faydalı şeylerle karşılaştım. Bu yastık tam benlik.Sırt ,boyun ağrım ve Karakuzum için   yapmalıyım. ..Sakın sizde çekirdek deyip  atmayın biriktirin.Kirazın sapı, çekirdeği kendisi herşeyi şifa. .Hatta bi kampanya başlatıyorum gerçi mevsimi değil ama  herkes  yaptığı kiraz yastığını yayınlasın... Keşke bu yazıyı kiraz mevsiminde yazsaydım. Ama olsun. Aklınızda olsun.
    Bu sıcak taş tedavisi..Özellikle Almanya İsveç gibi ülkelerde evin vazgeçilmezlerindenmiş.Bir yastık hemen hemen 400 gr yakın çekirdek alıyormuş.ve bilye gibi içinde oynuyormuş.Yani gevşek biraz . Çocukların pelüş oyuncaklarının içine de küçük bir kese konulabilir gerektiğinde ısıtılarak tekrar oyuncayın içine koyarsak kolay uyurlar belki......

    ''Adanalı işadamı Ekrem Işık; meyve suyu fabrikalarının çöpe attığı vişne ve kiraz çekirdeğinden ısı yastığı üreterek Almanya ve İsviçre`ye ihraç etmeye başladı. Adana`nın İncirlik ilçesinde kanepe üreticisi olan Ekrem Işık, iş gezisi için gittiği Çin`den hayatını değiştirecek bir bilgi ile döndü. Işık, burada gördüğü vişne ve kiraz çekirdeğinden yapılan ve fizik tedavisinde kullanılan ısı yastıkları dikkatini çekti. Türkiye`de çok sayıda meyve suyu fabrikasının işlediği vişnenin ve kirazın çekirdeğini çöpe attığını düşünen Işık, bir arkadaşı ile birlikte harekete geçti. Kurduğu Empa Dış Ticaret şirketi ile ısı yastığı üretimine soyundu. Küçük bir atölyede ürettiği binlerce ısı yastığını Almanya ve İsviçre`ye ihraç etmeye başladı. Türkiye`de bilinmiyordu Adanalı genç girişimci Ekrem Işık, Çin`de üretilen tüm ısı yastıklarının ABD`ye ihraç edildiğini öğrendiğinde çok şaşırdığını belirterek, şöyle konuştu: `Bu sistem Türkiye`de bilinmiyor. Türkiye`de romatizmal hastalıklarda fizik tedavi amaçlı su torbaları kullanılıyor. Oysa kiraz çekirdeği ısıyı daha fazla tutuyor. Vişne ve kiraz çekirdeğinden yapılan ısı yastıkları mikro dalga fırın içinde 3-5 dakika ısıtıldıktan sonra yaklaşık 3,5 saat soğumuyor. Omuz, sırt, bacak ve kol gibi kas ağrılarının tedavilerinde kullanılıyor. Isı yastıklarının iç pazarda da kullanımına başlanması için bir çalışma yapacağız. Ancak çekirdek bulmakta zorluk çekiyoruz. Geçen yıl çekirdek olmadığı için tüm talepleri karşılayamadık. Bu yıl Konya ve Niğde yöresindeki 40`a yakın meyve suyu fabrikası ile bağlantı kurduk. Kiraz hasad döneminde bu fabrikalara koyacağımız mevsimlik işçiler ile çekirdek alımı yapacağız.` İsviçre ve Almanya`nın vişne ve kiraz çekirdeği yastığından sonra saman ve yulaftan yapılma yastık talebinin de olduğunu vurgulayan Işık, yulaf ve samanın da ısı tutması sebebiyle bu yastıkların üretilmesi için kendilerine talep geldiğini kaydetti. Her üç üründen bu yıl 400 bin Euro gelir elde etmeyi amaçladıklarını kaydeden Işık,yulaftan yapılma yastıkların mikro dalga fırınlarda 1,5 dakika ısıtılması halinde 2,5 saat ısıyı koruduğunu söyledi.'' (10.05.2004-Zaman)..

    *********
    Likör damıtma fabrikasında çalışan işçiler ;bir süre sonra kiraz çekirdeklerinin ısıyı uzun süre hapsettiklerini farkediyor. Sonra çuvalların içine doldurdukları ve kuruttukları kiraz çekirdeklerini sobaların üzerine asıp,ısıtıyorlar.Vardiya sonlarında bu yastıkları ağrıyan kaslarının üzerine koyup kompres yapıyorlar.Nasıl ilginç değil mi? Diğer bir kaynak ;yastığın geçmişinin 13 üncü yüzyıla kadar dayandığını söylüyor.90'lı yılların sonunda Almanya'nın Münster kenti yakınlarında yapılan bir kazıda kiraz çekirdeği dolu bir yastık çıkmış.Gerçek mi araştırmak lazım.




    Sıcak,soğuk kompres ya da masaj yastığı olarak kullanabirsiniz,üstelik su torbasına nazaran çok daha güvenli ve kullanışlıdır.Sızdırma ,açılma riski yoktur çünkü…
    • Buzlukta 30 dk soğutularak, soğuk kompres olarak kullanılabilir.
    • Dolgulu yapısı sayesinde bulunduğu,kullanıldığı bölgenin şeklini alarak kullanım kolaylığı sağlar.
    • Mikrodalga ve ya fırında ısıtılıp,sıcaklığını uzun süre muhafaza eder.Isısı yavaşca düştüğünden kullanan kişiye rahatsızlık vermez.
    • Bebeklerin gaz sancılarını rahatlatmada,yataklarını ısıtmada,hamilelerin bel ağrısı ve doğum sancılarında bel bölgesine masaj yapmada,kullanılır.
    • Bayanlara regl döneminde,sancılarını azaltacak sıcak bir arkadaştır.
    • Omuz,sırt,bacak ve kol gibi kas ağrılarının tedavilerinde kullanılır,
    • Yürümeyi yeni öğrenen ,ufaklığınızın kafasını,kolunu,bacağını çarpıp sıkıştırdığı durumlarda en duyarlı yardımcınız.,Hassas teninizi rahatsız etmeden,onu rahatlatacak soğuk kompres…
    • Kiraz çekirdeği yastığı sezaryen yarasını serinletmek soğutmak için ideal bie destektir.(Isınma ,gerilme ve kaşıntı hissine karşı)
    • Soğutulan kiraz yastığı şişmeler,burkulmalar ve moralıklık için de ideal bir kompres..
    • Yastığın içi doğal olduğundan bir koku oluşumunda yıkanabilirmiş.